freddie seni özledim diye girdim youtube'a biraz dinleyeyim diye...belki de hayatımda ilk kez özledim. çok garip. sonra neden bilmiyorum video'nun altında reklamımsı birşey var, "Playing at Babylon, Istanbul on Nov 24, 2011" kendi kendime oha dedim türkiyeden tıkladığım için altına virütük reklam çıktı heralde diye, sonra bugünün tarihine baktım, (şuursuzum ya) 23 kasım, evet şüphelerim gitti kesin spam. ama tıkladım yine de (meraklı köfteci)meğer cingi diye bir grup queen söyler çalarmış onların konseri varmış. peki neden tam o gün, ne tesadüf derken meğer freddie'nin ölüm yıl dönümü anısınaymış...20 sene önce dünyadan ayrılan hayat dolu güzel zerdüşt insan pek çoklarına göre anlamlı bir hayat yaşadığını düşünüyorum.
"bulanık çorba" etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
"bulanık çorba" etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Çarşamba, Kasım 23, 2011
Salı, Kasım 11, 2008
bulanık çorba
O gün içinde birşeyler vardı. Büyük birşeylerin olacağını hissediyordu. aslında büyük birşeyler yapacağını hissediyordu. kendisi yapmazsa başına gelmeyeceğinden o kadar emindi ki. kitaplığını toplarken yıllar önce, yıllar sonraki kendisine yazdığı mektubu okudu. geçmişten gelen sesindeki sorun neydi tam anlayamadı, evet hala yerinde sayıyordu. ama bu teorik olarak mümkün değildi. serin ve kuru yerde saklanmış sevgisi artık bozulmaya başlamıştı, son kullanma tarihi nerde yazıyordu, evirdi çevirdi bulamadı.bütün bu bulanıkçorba hisleri içinde volta atarken dinlediği müzikler onu kozmik parçalara ufalıyordu, hoşuna da gidiyordu, tam bir baş belasıydı. Lise bahçesinde yıllar önce walkman'inde dinlediği şarkıyı dinliyordu. dinlenmekten yorulmuş buruşmuş, kabarmış kasetteki bant gibi hissediyordu kendini. kaset sarmaya başlamıştı, şarkının en güzel yerinde. olayları nasıl da dramatize ediyordu.mutlu olmaktan bu kadar çok korkması kimi insan topluluklarına göre zavallılık mertebesindeydi, hele hele bu şekilde mutlu olanlar için mertebe bile yoktu. doğru cevabı silip yanlış cevabı işaretlemişti. birden bire kaşılıksız çek, cevapsız çağrı, mürekkebi bitmiş kalem, sürahinin dibindeki su, parmaktaki kağıt kesiği gibi hissetti kendini. içinde konuşup duran, dikkat çekme meraklısı salak sese bir dur dedi ve kendini dışarı attı (hayır canım pencereden falan değil). biricik yıldızımız güneşle burun buruna geldi. durdu... gözlerini kapattı...ama güneş kepenklerden içeri giriyordu..karşı koymak anlamsızdı.. gözlerini açtı... bütün kaygıları güneşe bulanmıştı, artık özgürlüklerine kavuşmuşlardı. bir çocuğun elinden kaçan uçan balon gibi gözden kaybolmaya başladılar. biraz daha güneşe bakarsa kör olabilirdi.
kaygılarının arkasından bakarken, Isaac Newton'un gerçeği nasıl bulduğunu düşündü. o da, o an, kendi gerçeğini buldu.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)